Değerli dostlar, dinimizin en temel ilkelerinden bir dinde birlik ve beraberliktir. Bu gün Müslümanlar bir buçuk milyardan fazla olmasına rağmen bölük pörçük olmaları kendilerinin zillette kalmalarını sağlamaktadır. İslam düşmanları önce Müslümanların cehaleti, hassasiyeti, bam teli gibi noktalarını belirlemiş, sonra da bu boşluklardan her türlü saldırıyı hedef olmadan yapmakta ve başarmaktadır.

Oysa K. Kerim’de (4 / 59) “Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan idarecilere de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu Allah'a ve Resûl'e götürün (onların talimatına göre halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.” Buyurulur. Ancak bu gün herkesin bir şeyhi, cemaati, fırkası vs. si olduğundan, her fırkanın fetvası farklı ve keskin olduğundan birlik yerine bozgunculuk hakim olur. Diyanet gibi bir kurumu beğenmeyen kesimin daha mantıklı hocaları ve otoriteleri mi var acaba?

İşini gücünü, çalışmasını, mesleğini bir kenara itip, habire başkalarını eleştirenleri Allahu Taala şöyle uyarır: (8 / 46) Allah ve Resûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider.”

Bu gün Filistin örneğinde tam da bunları yaşıyoruz. Müslüman olduğunu söyleyen bazı ülkeler ve bu ülkelerin bazı insanları, hatta bazı Müslümanları Filistinli kardeşlerimiz bombalandığı, evleri yıkıldığı, ocakları söndüğü, her gün yüzlerce mümin katledildiği halde, Filistinli mağdurları günah keçisi yapabiliyor. Herkes birbirini suçlayıp münakaşa ederken, öte yandan düşman koca şehirleri yerle bir edip, bir toplumu kırıp katlediyor. Bu kavgalar ise ülkeleri ve insanlarını korkaklaştırıp pusmalarını sağlıyor.

Birlik konusunda Mevlamız, (3 / 103) “Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler diniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz..” buyurarak, İslami hassasiyetlerin olmadığı yerde birliğin olmayacağını, düşmanlığın olacağını, tefrikadan kurulamayacağımızı hatırlatıp; gönüllerin birleşmesi, dertlerimizi ortaklaştırmamızı bizden istemekte ve güçlülüğün bu yararını unutmamamızı bizden istemektedir.

Yine bir ayette (42 / 39)  “Bir haksızlığa uğradıkları zaman, yardımlaşırlar.” Bu ayette de çok net bir isteği var Allahu Taalanın. Din kardeşiniz, bir mazlum haksızlığa uğradığında, haklıların yanında yer alın ve onlara yardım edin. Yardım etmemek için sürekli Yahudiler gibi mazeret üretmeyin. Elinizle, dilinizle, kalbinizle, malınızla, silah ve her türlü gerecinizle yardım edin buyurulur müminlere.

Bölük pörçük olan, yardım yerine mazeret, destek yerine kötüleme, dua yerine lanetleme, birleşme yârin parçalanma yapanlar için ise Mevlamız ( 3 / 105) “Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.” Bu gün tam da bu durumu yaşıyor Müslüman patentliler. Müslümanlıktan, yüce kitabımızdan haberi olmayan zavallı Müslüman kılıklılar, düşman ve fitnecilerin ne kadar tuzağı varsa hepsine yakalanmadan bir adım ilerleyemiyorlar. Bu ise ağlanacak halimizin net ifadesidir.

Aslında düşmanın gücü olsa da bizim birliğimizin tesisi durumunda düşmanın silahının bir anlam ifade etmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Kelile ve Dimne de şöyle bir hikaye anlatılır. Bu hikaye ile yazımızı noktalayalım.

‘’Avcının biri güvercin yakalamak için büyük bir tuzak kurar. Kış şartlarında günlerce aç kalan güvercinler kuruluk bir yerde ekin tanelerini görünce bunlara üşüşmek isterler. Ama başkanları Şirin, “ne yapıyorsunuz. Ne belli ki bunun altında bir tuzak yok. Bu karda sizi mi düşündü insanlar.” Dedi. Ama güvercinler açlıktan gözleri dönmüştü. Başkanlarının dediğini dikkate almadılar. Ekinlere koşuşan güvercinler hep birlikte ağın altında kaldılar. Çırpınmaya başladılar.

Şirin boşuna çırpınmayın, beni dinleyin. “Ulu sözü dinlemeyen, ulur. Şimdi buradan kurtulmanın tek yolu var, bakın avcı geliyor, hepinizin kellesi gidecek. Hep beraber çırpınıp ağı alıpşu sırtın ardına giderseniz canınızı kurtarabilirsiniz. Yoksa hepiniz öleceksiniz. Der. Başka çareleri kalmayan güvercinler. Avcı yetişmeden hep birlik yaparak ağı uzaklara taşıyıp orada ayaklarını çözerek tuzaktan kurtulurlar.‘‘

Anlayana sivrisine saz, anlamayana davul zurna az…